Márquez’in vasiyetine ihanet mi, saygı mı?

Nobel Edebiyat ödüllü (1982) Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez’in taslaklarda kalmış son romanı ‘Ağustosta Görüşürüz’ün, Mart ayında tüm dünyada yayımlanması özellikle sadık okurlarını epey heyecanlandırdı. Yazarın ölümünden 10 yıl sonra yayınlanan eser, Latin Amerika edebiyatının tartışmasız en usta kalemlerinin başında gelen Márquez’in memleketi Kolombiya’da yazarın önceki eserlerine olan talepte adeta patlama yarattı.

Yazarın çok sevilen romanlarından ‘Kolera Günlerinde Aşk’, hem kitapçılarda hem de dijital kitap sitelerinde en çok aranan roman olurken Latin Amerika’nın en büyük kitap satış platformu olan BuscaLibre’nin Şubat verilerine göre, Marquez’e Nobel Edebiyat Ödülü’nü getiren ölümsüz eseri ‘Yüz Yıllık Yalnızlık’ın satışları yüzde 93 oranında arttı.

Öte yandan, Gabriel Garcia Márquez’in tamamlanmamış son romanı ‘Ağustosta Görüşürüz’, edebiyat eleştirmenleri ve okurlarını tartışmalı bir soruyla baş başa bıraktı: Yazarın ölmeden önce imha edilmesini istediği bu romanın yayımlanması vasiyete ihanet değil miydi?

‘Büyülü Gerçekçilik’ akımının babası olarak kabul edilen Gabriel García Márquez ya da Latin Amerika’da ona takılan lakapla ‘Gabo’, henüz hayattayken “Bu kitap işe yaramaz, imha edilmesi lazım” dediği son eserinin, kendi isteğine rağmen yayımlanması vasiyetine ihanet olarak yorumlandı.

‘GİDECEĞİ EN İYİ YER ÇÖP’

Márquez, “Gideceği en iyi yer çöp” dediği romanda 46 yaşındaki bir kadının annesinin mezarının olduğu Karayipler’deki bir adaya her yıl ağustos ayında yaptığı ziyaretle birlikte orta yaşlarındaki bir kadının cinsellik ve heyecan arayışını anlatıyor. Ana Magdelena Bach adındaki kadın kahramanının yolunun her defasında farklı erkeklerle kesiştiği, cinselliği farklı erkeklerle yeniden keşfettiği esrarengiz bir yolculuk romanı aynı zamanda.

Eleştirmenler, romanı Márquez’in en iyi eseri olarak nitelemekten çekinirken; İspanyolca yayınlandığı ülkelerde romana dair en önemli eleştiri, ’Gabo’nun vasiyetine aykırı yayınlanma biçimi.

‘ARŞİVDEKİ ONLARCA ÇEKMECEYİ YAĞMAYAMAYA GEREK VAR MIYDI?’

Nitekim Uruguay’daki El Observador adlı web sitesinin yazarlarından Nicolás Tabárez, “Bütün bunlara değer miydi?” diye soruyor. “Sırf bazı yayıncılar mutlu olsun ve mirasçıların cebi dolsun diye arşivdeki onlarca çekmeceyi yağmalamaya gerek var mıydı?”

Uruguaylı yazar Mercedes Rosende ise “Márquez’in olsa olsa çöpe atılır dediği bu romanın yayınlanması üzücü. Vasiyetini çiğneyerek itibarının satılığa çıkarılması bana sadece hüzün veriyor” yorumunu yapıyor.

Bu yoruma bir katkı da Times’ın Edebiyat Ekleri Editörü Miranda France’dan geliyor. France, romanı okuduktan sonra García Márquez’in alışılagelmiş zengin kelime dağarcığında bir çeşit yoksullaşma fark ettiğini söylüyor.

‘BIG OK FINAL’

Márquez’in yaşamının son yıllarında demans hastası olduğu ve bu roman üzerine çalışmakta zorlandığı biliniyor. Asistanı ile birlikte roman üzerinde çeşitli notlar alan yazar, beşinci versiyon olarak kaydedilen dosya üzerine el yazısıyla onayladığını belirten “Big Ok Final” notunu düşmüş ancak daha sonra “Bu roman işe yaramaz” diyerek yayımlanmamak üzere dosyayı rafa kaldırmış.

Márquez’in varisleri, oğulları Rodrigo ve Gonzalo Garcia Barcha ise yazarın arşivinin bulunduğu University of Texas in Austin’de tutulan bu son kopyayı yayınlamakta bir beis görmediklerini çünkü metnin umduklarından da iyi olduğunu savunuyor. García Márquez’in oğlu Rodrigo, “Babamızın demans nedeniyle yazma yeteneği kadar okuma ve yargıda bulunma yetisini de kaybettiğini düşündük. Tamamen aklı başında olsaydı eseri bitirirdi ya da tamamen yok ederdi. Bize hem işe yaramadığını söyleyip hem de yok etmediğini düşünürsek metin üzerinde bir yargılama yapamadığı ortada. Bu kapsamlı bir metin ve hiçbir bölüm atlanmadı. Orijinalinde olmayan hiçbir şey eklenmedi” görüşünü ifade ediyor.

Eleştirmen Nicolás Tabárez ise bu tür bir vakaya iyimser gözle bakılacak olursa, Márquez gibi büyük yazarlar için ölümlerinden sonra yapılan çalışmaların hayranlarına verilecek bir armağan olarak değerlendirilebileceğini ancak diğer taraftan bakıldığında böyle büyük yazarların “başarı garantili” eserlerini yayınlama nedenlerinin başında kâr amacının gelebileceğini ima ediyor. Tabárez bu eleştirisinde haksız sayılmaz zira yazar hayattayken kendisine gelen dizi ve film tekliflerini toptan reddetmiş olsa da oğulları kült romanı ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ın haklarını babalarının ölümünden beş yıl sonra, 2019’da Netflix’e devretmekte sakınca görmedi.

Tabárez tartışmaya son noktayı şöyle koyuyor: “Bu durumda söylenebilecek tek şey ölülerin kendilerini savunamayacağıdır. Bazı eserler vardır ki onlar sanatçının ölümünden sonra yayınlanması gereken eserlerdir. Bazılarının ise oldukları yerde kalması daha hayırlıdır. Sonuçta nihai karar okurun. Márquez’in oğlu Rodrigo Garcia Barcha’nın da dediği gibi “Babam her zaman, öldüğümde ne istersen yap, derdi. Bu, geceleri daha iyi uyumamı sağlıyor. Nihayetinde son kararı okurlar verecek.”

İspanyolca’dan çeviren: Özgür Duygu Durgun

(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir